Orta Anadolu`nun incisi, sanayi ve ticaret merkezi Kayseri, başta Paleolitik ve Prehistorik çağlara ait olmak üzere Kültepe Kaniş-Karum`un da ortaya çıkan katlar ve diğer yörelerde yapılan tespitlere göre Eski Tunç, Hitit, Frig Helenistik, Roma Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait eserlerden oluşan zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Anadolu`nun, doğu ve batı(Yunan-Roma) medeniyetleri arasında bir köprü vazifesi görmesi bu bölgede, Anadolu Medeniyetleri denilen muazzam bir medeniyetin doğmasına neden olmuş. Bu nedenle tarih boyunca Kayseri, bu medeniyetlerin bir bölümünün gözüktüğü ve Kızılırmak Havzası ile Tuzgölü arasında kalan Kapadokya`nın, önemli bir yerleşim yeri olma özelliğini korumuş. Bu bölgede bulunan yüzlerce Höyük ve Tümülüs`ler , Anadolu Medeniyetleri`nin önemli bulgularını, günümüze kadar taşımış. |
|
Hititler`den Osmanlılar`a kadar bu bölgede yerleşen bütün kavimler, kısa bir zaman içerisinde mutlaka bir siyâsi birlik kurmuş ve bir güç olarak, tarih sahnesine çıkmış. Kayseri çevresinde bilinen en eski yerleşim yeri, bugün ki şehre yaklaşık 20 kilometre mesafede bulunan Kültepe Höyüğü`dür. Bu höyükte bulunan Kaniş, o günkü Kayseri`nin başşehri olup M.Ö 2800 senesinden Helenistik Devirlere kadar önemini korumuş. Kaniş`in önemini kaybetmesi üzerine o dönemlerin kutsal dağı olan Argaios`un (Erciyes) kuzey eteğinde bulunan Mazaka`nın ön plana çıktığını ve şehrin merkezi olduğunu görmekteyiz. İsminin nereden geldiği tartışılan ve M.Ö XII-IX. yüzyıllar arasında iskan görmeye başladığı tahmin edilen Mazaka, bir süre sonra Tabal Devleti`nin başşehri olmuş. Bu devletin yıkılması üzerine Frigler`in eline geçmiş ve daha sonra da Kimmerlerin sınırları içerisinde kalmış (M.Ö 676). Kimmerler, Asur ve Lidyalılar tarafından Anadolu`dan atılınca (M.Ö 650) Mazaka, Asur egemenliğine girmiş ve daha sonra Lidya ve Medler arasında sınır olmuş. Persler`in, Lidayalılar`ı yenmesi üzerine bütün Anadolu gibi Mazaka da bu devletin hakimiyetine girmiş. Pers hakimiyeti ile birlikte İran`dan bu bölgeye çok insan gelmiş, kendi ülkelerine benzettikleri bu bölgelerde, Ateşgede Kültürü nü yerleştirmiş. Ve bu Kültür yüzyıllarca bu bölgede egemen olmuş. Hatta bağımsız Kabadokya Kralları bile bu kültün yani dini çerçevenin dışına çıkamamış. Kabadokya krallarından IV. Ariarathes Eusebias, babası III. Ariarathes tarafından kurulan Ariarathia şehrinde bir müddet kalmış ve sonra sarayını Mazaka`ya taşımıştır. Bunun oğlu V. Ariarathes ise babasının adına izafeten şehre, Eusebia adını vermiş (M.Ö. 163-130). Mazaka`nın yanında yeni bir Helen şehri olarak doğan Eusebia, Kabadokya Kralı Archelaos (M.Ö. 36, M.S. 17) zamanında Roma İmparatoru "Caisar Avgustus" adına izafeten "Kaisaria" adı verilmiştir. M.Ö 12-8 tarihlerinde basılan bütün sikkelerde (paralarda) Kaisaria ismine rastlamaktayız. |
Roma Kolonial Dönemi
Kapadokya`yı, M.S. 17 tarihinden itibaren Roma İmparatorluğu`nun bir şehri olarak tarih sahnesinde görmekteyiz. Kaisaria, "Konion" denilen bir eyalet meclisi ve bir vali tarafından yönetilmekteydi. İmparator III. Gordianus zamanında şehir surları yaptırılmış (M.S. 238-244), surlara rağmen İmparator Valerian zamanında Kaisaria Pers Kralı "Şapor tarafından işgal edilmiş. Bu sırada şehrin nüfusunun 400 bin civarında olduğu tarihi kaynaklarca belirtilmekte. İmparator Julianus Apostota`nın altı yıl sürgün kaldığı Kaisaria, bu dönem Hristiyanlık Kültü`nün, neşet ettiği önemli bir merkez konumundadır. Nitekim, Büyük Busilius, Aziz Gregorius, Nuziandoslu Gregorius ve Nysalı Gregorius burada yetişen Hıristiyan din büyükleridir. |
|
İlk İslam Akınları
Doğu Roma (Bizans) toprakları içerisinde bulunan Anadolu, daha Hicret`in ilk asırlarından itibaren "İslam Orduları" için câzip bir bölge olmuş. İstanbul`un fethi için yapılan birçok sefer, Orta Anadolu ve özellikle Kayseri üzerinden yapılmıştır. Ve her seferinde de şehir, İslam Orduları tarafından işgal ve tahrip edilmiş. |
Türk Hakimiyetine Girmesi
Doğu tarihçilerine göre ; Orta Anadolu`ya yayılmaya başlayan Türkler Afşin Bey komutasında, 1067 tarihlerinde Kayseri`yi fethettiler. 1071 Malazgirt Savaşı ile bütün gücü kırılan Bizans bu bölgeyi koruyamaz hale geldi ve çekilmeye ve bu çekilmeyi tâkiben de Anadolu`ya büyük bir Türk göçü gelmeye başladı. 1085 lerden itibaren Kayseri tamamen Türk hakimiyetine girdi. |
|
Danişmendliler Dönemi
Alpaslan`ın oğlu Melikşah`ın yeğeni Danişmendli Melik Ahmet (Taylu) Kızılırmak ve Yeşilırmak bölgelerinde Danişmedli Beyliğini kurdu, Süleyman Şaha`a tâbi oldu. Danişmendliler döneminde bu bölgelerin Türkleştirilmesi için çok önemli adımlar atıldı. Anadolu bir Türk Yurdu haline geldi. Ebul Gazi Hasan Bey`i (Turasan) Orta Anadolu`ya vali tayin eden Danişmendoğlu Sabartia, Kayseri ve Pontus`ta hüküm sürüyordu. Kayseri`nin ilk valisi olan Hasan Bey, vazifeye başladığı 1082 tarihinden itibaren ölünceye kadar valilik yapmış ve bir çok fetihte bulundu. Danişmend Ahmet Gazi`den sonra Emir Melik Gazi (Pazarören/Pınarbaşı`nda türbesi ve mumyası var) , saltanata geçti. Daha sonra Kayseri`yi bir çok eserle imar eden ve Ulu Cami`yi yaptıran Emir Mehmet ve Zünnun bu bölgeyi idare ettiler. |
Cumhuriyet Dönemi
Kayseri, Cumhuriyetle birlikte 1924 Anayasası gereği vilayet oldu. 1924 Anayasası ile il statüsüne kavuşan Kayseri`nin 1928 de Merkez, İncesu, Bünyan, Develi ve Aziziye(Pınarbaşı) olmak üzere, 5 kazası (İlçe), 21 nahiyesi (bucak) ve 314 köyü vardı. Bugün ise Kayseri`nin; 16 ilçesi (Akkışla, Bünyan, Develi, Felahiye, Hacılar, İncesu, Kocasinan, Melikgazi, Özvatan, Pınarbaşı, Sarıoğlan, Sarız, Talas, Tomarza, Yahyalı ve Yeşilhisar), 68 belediyesi ve 406 köyü bulunmaktadır. 1935 nüfus sayımında Ürgüp`ün Kayseri`ye bağlı olduğunu görmekteyiz. Ürgüp daha sonra, il olan Nevşehir`e bağlandı. Cumhuriyetle birlikte Kayseri de sanayi, ticari, eğitim, kültür v.s konularda önemli gelişmeler olmuş ve bu gelişmeler günümüzde de artarak devam etmektedir.
|