Uşak ili, Ege bölgesi`nde Batı ve Orta Anadolu`yu birbirine bağlayan İç Ege Bölümü`nde bulunmaktadır. İzmir`e 211 km., Ankara`ya 368 km. ve İstanbul`a 499 km. uzaklıktadır. Merkez ilçenin nüfusu 252.044(TÜİK-2018) olarak tespit edilmiştir. Uşak ilinin merkez ilçe dışında 5 ilçesi bulunmaktadır. Bunlar Banaz, Eşme, Karahallı, Sivaslı ve Ulubey`dir.
Uşak Adının Tarihi
Uşak yöresi tarihin bilinen dönemlerinden beri bir yerleşim bölgesidir. Kentin bilinen en eski adı Temenothytiadır. Kent bu adı Heraklilerden Aristomakhosun oğlu Temenostan almıştır. Temenos, Roma İmparatorluğu dönemi sikkeleri üstündeki Temenos Oikistes (Kurucu Temenos) ya da Ktistes yazıtları ve Temenos tasvirleriyle bilinmektedir. Temenothyria, Flavuslardan sonra Flaviopolis adını almıştır. İl merkezi Uşak`ın eski adı Uşşak`tır. Uşşak kelimesi iki anlama gelmektedir. Uşşak kelimesi Aşıklar Diyarı anlamına gelmektedir. Evliya Çelebi ünlüSeyahatname`sinde bu adı Aşıklar Diyarı olarak yorumlamıştır. Bunun yanı sıra "Anadolu`daki tarihi yer adları" kitabında Uşak isminin buradaki "Obsekion" kentinin isminden türediği yazılmaktadır.
Evren Dede Söylencesi
Uşak`ta saz ve söz ustası birçok aşık yaşamıştır. Aşıklar halk arasında dilden dile yayılan söylencelere de konu olmuştur. Bunlardan biri Evren Dede söylencesidir. Anlatılanlara göre bir zamanlar Uşak`ın Banazilçesinin günümüzde Evren Dede koruluğu denilen bölgesinde, türküler çalıp söyleyen bir Türkmen koca yaşamaktadır. Ezgiler o kadar güzeldir ki; ezgiyi duyan sese doğru koşar ve Evren Dede susmadıkça da yanından ayrılamaz. Bir gün gelir ve artık koruluktan ses gelmez olur. Koruluğa gidenler ise, Evren Dede`den hiçbir iz bulamazlar. Ama Uşak`lılar onun sazından gelen nağmelerin koruluğa sindiğine ve hala rüzgar estikçe onun sazının nağmelerinin duyulduğuna inanırlar. Ele geçen buluntular, Uşak ve çevresinin M.Ö. 4. binden itibaren iskan edildiğini gösterir. Kalkolitik çağ olarak adlandırılan bu devri takip eden Bronz çağında da bölgede yaşam devam etmiştir. M.Ö. 2. binde Anadolu`da ilk siyasi birliği kuran Hititler`in batısındaki Uşak, bu medeniyete sınır olmuştur. Afyon ve Kütahya illeri bu medeniyetin batıdaki son yerleşim alanlarıdır. M.Ö. 620 tarihindeki Kimmeri istilasından önce ve Hititler`den sonraki Frig medeniyetinin de batısında kalan bu bölge, aynı tarihlerde Lidya hakimiyetinde idi. Lidya Kralı Cresüsün, Pers İmparatoru Cyrusa yenilmesinden sonra Uşak bölgesi Pers hakimiyetine geçti. Bu durum Büyük İskender`in zamanına kadar devam etti ve onun komutanı Antiagosun Anadolu seferi ileMakedonya`ya katıldı.
Ege Bölgesi`ni orta doğuya bağlayan meşhur Kral Yolu üzerinde bulunan Uşak, M.Ö. 189`da, Roma Konsülü Manlius`un Anadolu seferi ile Roma hakimiyetine girdi.Kısa bir süre de Bergama Krallığı`na bağlanan Uşak, Roma`nın yıkılışı ile 12. yüzyıla kadar Bizans egemenliğine girdi. 1071 Malazgirt Savaşı`ndan sonra Türkler hızla Anadolu içlerine yayılmaya başlamışlardı. Uşak ve yöresi de Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından 1076`da Bizans`tan alındı. Bizanslılar, Türkler karşısında tutunamaması sonucu sürekli toprak kaybetmeye başlamışlardı. Bizans İmparatoru I. Aleksios Kommenos, Papa Urben`e başvurarak Avrupa`da Türkler`e karşı haçlı seferleri düzenlenmesini sağladı. İlk haçlı akınlarını savuşturan Selçuklular, büyük haçlı ordusu karşısında yenildiler. İznik`i kaybeden Türkler, Anadolu içlerine çekilmek zorunda kaldılar. Bundan yararlanan Bizanslılar, Ege Bölgesi`nde Türkler`e kaptırdıkları yerleri tekrar ele geçirmeye başladılar. İoannes Dukas komutasındaki Bizans donanması, Çaka Bey`in elindeki İzmir`i aldı. İoannes Dukas, bu kez kara ordusuyla Efes`te bulunan Barak ve Tanrıbermiş komutasındaki Türk güçlerinin üzerine yürüdü. Türk birlikleri Bolvadin`e doğru geri çekildiler. Bunları izleyen Bizans ordusu Alaşehir ve Uşak`ı aldı ve Bolvadin`deki Türk birliklerine bir baskın düzenleyerek yendi (1098). Haçlı seferlerinden sonra Konya`yı kendilerine merkez edinen Selçuklular yeniden toparlanmaya başladılar. 1182`de Uşak ve yöresini yeniden ele geçirdiler. Ancak bu sıralarda Selçuklular`ın taht kavgasıyla uğraşmasından yararlanan Bizans bölgeyi yeniden ele geçirdi. Uşak ve çevresi Selçuklu egemenliğini altına ancak I. Alaeddin Keykubad zamanında 1233`te girdi.
Germiyanoğulları Dönemi
Germiyanoğulları, Uşak ve Kütahya illerinin tarihinde önemli bir paya sahiptir. Anadolu Selçuklu Devleti`nin parçalanması sırasında İsfendiyar Saruhan, Karaman ve Teke adlı kardeşlerin oluşturduklarıGermiyanoğulları aşiretinin payına Kütahya, Uşak, Denizli ve havalisi düşmüştü. Germiyanoğulları, başlangıçta Harzemşahlar`a bağlı bir aşiret olarak Selçuklular tarafından Malatya`da yerleştirilmişlerdi.Tarihi araştırmalar onların daha sonra Kütahya ve havalisine doğru göç ettiklerini gösteriyor. Germiyanoğulları ülkelerinde (bir ara 12 yıl süreyle Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid`in eline geçtiği dönem sayılmazsa) 1428 yılına kadar bağımsız yaşadılar. Beylik bu tarihten sonra Osmanlı Devleti`ne katıldı.
Tarihçiler, Kütahya`nın tarihini ele aldıklarında Germiyanoğulları`na her zaman özel bir önem vermişler, bir yüzyıldan fazla bir süre bağımsız yaşamış beyliğin özellikle Osmanlılar`la ilişkilerine yoğun bir ilgi duymuşlardır. Osmanlılar`la ilk ilişkiler Süleyman Şah zamanında kuruldu.Süleyman Şah , Karamanoğulları`nın istilasından korkarak Osmanlılar`la uyuşmuş, kızı Devlet Hatun`u I. Murad`ın oğlu Yıldırım Bayezid`e vermiş, çeyiz olarak da Kütahya ile beraber Simav, Emet, Tavşanlı kazalarını Osmanlılar`a bırakmıştı. Süleyman Şah öldükten sonra 1387`de hükümdarlığa geçen oğlu II.Yakup Bey 1390 yılına kadar ülkeyi hiç bir savaşa sokmadan idare etti. II.Yakup Bey zamanında kızkardeşinin çeyizi olarak Osmanlılar`a verilen topraklar da geri alındı.
Yakup Bey ölümünden bir yıl önce yerine geçecek oğlu olmadığından ülkesini kızkardeşinin torunu II.Murad`a vasiyet etmiş ve ölümünde sonra Germiyan toprakları tümüyle Osmanlılar`a bağlanmıştı. Yakup Bey`in kabri ; Kütahya`da imaret, medrese, mescit, hamam ve kütüphane olarak 1411 yılında yine kendisi tarafından yaptırılan külliyededir.Bu külliye bugün çini müzesi olarak kullanılmaktadır.Ortasında mermerden yapılmış bir havuz bulunduğundan “Gök Şadırvan” adıyla da anılmaktadır. Yakup Bey saza söze meraklı bir hükümdar olduğundan özellikle şairleri himaye etmiştir. Kütahyalı Şeyhinin divanında Yakup Bey için yazılmış kasideler ve mersiyeler vardır. Evliya Çelebi de Seyahatname`sinde Yakup Bey`in çöğür denilen sazın mucidi olduğunu anlatır.
Osmanlılar Dönemi
Uşak, Osmanlı döneminde Suhte ve Celali isyanları hariç tutulursa sakin, barış içinde yaşadı. Uşak yakınındaki Şeyhli (Işıklı)kazası halkı, kaza naibi İsadan yakınıyordu. Bu kişi düzenlediği sahte arz ve hüccetlerlehalktan yasa dışı para topluyor, zorla vergi alıyordu.Halkın şikayeti üzerine Osmanlı yönetimi İsa`yı görevden almıştı. Bu gibi olayların dışında Suhte Ayaklanmaları da Uşak`a zarar verdi. Köylüler, devlet görevlilerine ve Celaliler`e karşı Suhteler`le güç birliği etti.Hayalioğlu adında bir Celali, Uşak çevresini kasıp kavurduğunda Suhteler, il erleri ile birleşerek Celaliler`e karşı çıktılar. 18. yüzyılda ayanların güç kazanması, bunların halka baskı yapmasına da neden oluyordu. Bunun Uşak`taki örneği de Uşak ayanı Çevreoğlu Ahmed olayıdır.
1778`de Banaz ve Uşak kadılarının merkeze gönderdikleri mektuba göre Çevreoğlu Ahmed ve kardeşi Kadı Süleyman ile yardakçılarından Çöyke Mustafa uzun süreden beri halka baskı yapmaktaydılar.Harmende Aşiretinin vekillerinden Osman öldürülmüş, mal ve hayvanlarına el konmuştu. Caber ve Çakal Aşiretlerine de baskı yaparak bunları İzmir`de oturmaya zorlamışlardı. Ayrıca gelen geçen yolculara da saldırıyorlardı. Ulu Göben Köyü`nün pazarına giden bir hristiyanı öldürüp, beraberindeki Hacı Mustafa`yı ve başkalarını da yaralamışlardı.Buna benzer daha bir çok olaya sebebiyet vermişlerdi. Bu olaylar üzerine Anadolu Beylerbeyi olaya müdahale etmek ve devlet otoritesini yeniden kurmak üzere görevlendirilmişti. Ancak Çevreoğlu`nu yargılayacak mahkeme her nedense bir türlü toplanamadı ve Çevreoğlu`nun etkinliği bir süre daha devam etti.
Yine 18 yy da İbrahim Kethüda,Anadolu Beylerbeyi`ne bağlı Kethüda lık görevinde iken önce Antep te ardından Hayfa da çıkan isyanları bastırmaya memur edilir.Kendisine verilen emirleri yerine getirip,isyanları bastıran İbrahim Kethüda ya,hizmetlerinden dolayı Sancakbeyliği rütbesi uygun görülür.Ancak bu görevi kabul etmeyen İbrahim Bey,Uşak ın güneyine düşen toprakların Tımarına razı olur. Osmanlılar döneminde Uşak, Anadolu eyaletinin Kütahya sancağına bağlı bir kazaydı. 1867 yılında merkezi Bursa olan Hüdavendigar vilayetine bağlanan Kütahya sancağının kazası oldu. 1908 yılında Kütahya sancağı mutasarraflık yani bağımsız sancak oldu. Uşak`ta bu tarihlerde sancak yapılan diğer yerlerin arasına katılmak için ya da Aydın sancağına bağlanmak için çabaladıysa da kaza olarak kaldı. Eşme ilçesi ise önce Anadolu eyaletine bağlı Saruhan sancağına bağlıydı. Manisa merkezli bu sancak, 1847 yılında Saruhan, Biga (merkezi Çanakkale ve Karesi (merkezi Balıkesir) sancaklarından oluşan Saruhan vilayetine, 1867 yılında merkezi İzmir olan Aydın vilayetine bağlanmıştı.
Milli Mücadele Dönemi
Yunan İşgalinden Önce Uşak
İstanbul Hükümeti`nin tutumuna karşı Mustafa Kemal önderliğinde başlayan, Milli Kurtuluş Harekatı, yurdun dört köşesinden destekleniyor ve yer yer Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kuruluyordu. Uşak`ta da İbrahim Tahtakılıç başkanlığında Uşak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Yunanlar İzmir`e asker çıkarmışlar ve Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başlamışlardı. Bu sıralarda Uşak da hummalı bir faaliyet içindeydi. Halk, Uşak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti`ni destekliyordu.Alaeddin Tiritoğlu, mahallen teşkil edilen ve kendisinin idare ettiği ufak bir milli kuvvetin kumandanı idi. Ayrıca 1920 yılında kurulan Uşak Hücum Taburundan başka, ihtiyat erlerinden 250-300 kişilik silahlı Uşak Milli Piyade Taburu kuruldu. Kısa bir süre sonra merkez, bucak ve köylerden dört bölüklü Uşak Süvari Alayı meydana getirildi. Bu sıralarda Uşak`ta bulunan Kuva-yı Milliye ve 23. Fırka (tümen) komutanı İzzettin Çalışlar, ilerleyen Yunan kuvvetlerine karşı koymak için İnay İstasyonu`na Uşak Hücum Taburu`ndan bir bölük göndermişti. Ayrıca cephe komutanlığı, Simav mıntıkasında toplanmış Yunanlar`a karşı taarruza geçen kuvvetlerin, Uşak`ta bulunan birliklerle ve Uşak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti`nin yardımıyla desteklenmesini emretmişlerdi. Bu emir üzerine 23. Fırka Kumandanlığı, diğer kuvvetlerle birlikte, Jandarma Yüzbaşı İsmet İnönü kumandasındaki Uşak Hücum Taburu`nu Demirci`ye göndermişti. Çok az olan cephane ve bombalar da bu taburla birlikte yollanmıştı. Bu sebepten Uşak Cephesi zayıflamıştı. Fırkanın Uşak cephesinde kalan 68. ve 69. alayları, er, at, silah ve giyim itibariyle zayıf idi. Elde güvenilecek ihtiyat kuvveti olarak yalnız Uşak Milli Piyade Taburu ile Uşak Milli Süvari Alayı kalmıştı.
Uşak`ın Yunanlar Eline Geçişi
27 Ağustos 1920 günü düşman kuvvetleri, Alaşehir`den seri bir hareketle Uşak istikametinde taarruza geçtiler. Uşak`taki 23. Tümen`in 1500 mevcudu vardı.Tümen, Uşak`ı örtmek ve müdafaa etmek için Sarayköy-Karakuyu-Karahasan köyleri hattında mevzilenmiş ve sol yanı ile Selikler köyüne kadar uzanmıştı. Kurban Bayramı izni yüzünden Uşak`ta mevcutları az olan Uşak Milli Piyade ve atlı bölükleri bırakılmıştı. Bunlar da Sarayköy üzerine ilerleyen Yunan kuvvetlerine karşı cephe almak üzere o istikamete kaydırılmışlardı. Yunanlar Sandıklı Köyü-Saray Köyü hattına yanaştı. Bu suretle Uşak muharebesi başladı. Yunanlar, Musa çetesinin kılavuzluğu ile gece karanlığında Sarayköy ve Külköy arasında bulunan yüksek kayalara çıkmaya muvaffak oldular. Daha o gün, Demirci muharebelerinden dönen 44 ve 108 mevcutlu iki tabur ile Uşak`ta bulunan bir hücum bölüğünün geceleyin Yunanlara karsi yaptıkları taarruzla, bu tepeleri ele gecirmek mümkün olmadı. 28 Ağustos sabahı muharebe, düşmanın üstünlüğü ile devam etti. Düşman en az 12000 piyade ve kuvvetli topçu ve süvari birlikleri ile taarruzun ağırlığını Karakuyu ile Külköy arasında bulunduruyordu. Yunanlar yerli halkın direnmesine rağmen 29 Ağustos 1920 tarihinde Uşak`ı işgal ettiler.
Uşak`ın Geri Alınışı
Uşak`ın işgal altında kaldığı tam iki sene içinde Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Garp Cephesi`ni kuvvetli bir hale getirdi. Garp Cephesi Kumandanı İsmet İnönü, İnönü Savaşları`nı kazandı. Ordular Sakarya Meydan Muharebesi`nde Yunan ordusunu yendi. Bunu Mustafa Kemal Paşa`nın Afyon-Dumlupınar Meydan Muharebesi zaferi takip etti. Mustafa Kemal Paşa`nın idare ettiği Türk kuvvetleri 30 Ağustos 1922 tarihinde Murat Dağları`nın doğu eteklerinde Çal Köyü mıntıkasında Yunan ordularının büyük kısmını kuşatarak yok etti. Türk ordularının imha hareketinden kurtulabilen ve General Franko kumandasında toplanan I. ve II. Yunan piyade tümenleriyle, bir süvari tugayı ve meşhur Palantras Müfrezesi, I. kolordunun taarruzu karşısında 30 ve 31 Ağustos günlerinde Hallaçlar-Kaplangı dağı hattında kesin bir mağlubiyete uğratıldı. General Franko, 1 Eylül 1922 günü ümitsiz bir halde Uşak`ın Kapaklar-Kusura Deresi-Elma Dağı hattında tutunmaya çalıştı. Sonra da Karlık istikametinde ilerleyen 6. Tümenin önünde tutunamayarak kaçtı. Birlikler, 1 Eylül 1922 günü ikindi vakti Uşak ovasında şehre doğru süratle ilerlerken, şehir yanıyordu. Bu sırada şehre ilerleyen birliklerin başında Kumandan İzzettin Çalışlar bulunuyordu ve 2 Eylül 1922`de Uşak işgalden kesinlikle kurtuldu.
Yunan Başkomutanı Trikopis`in Esir Alınışı
Uşak için gurur kaynağı olan konulardan biri de Yunan başkomutanı Trikopis` in, Eylül 1922`de Atatürk`ün komutasında bulunan Kafkas Tümen Komutanı Halit Bey tarafından Uşak`ta yakalanmasıdır. 30 Ağustos 1922`de Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Muharebesi`nde bozguna uğrayan Yunan Ordusu`nun büyük bir kısmı, Dumlu, Büyükoturak, Banaz, Kızılhisar ve Kapaklar üzerinden Uşak`a doğru çekilirken Yunan orduları başkomutanı General Trikopis`in de içinde bulunduğu büyük bir birlik, Comburt Ovası`nı geçerek 2 Eylül 1922 günü Aşağıkaracahisar köyüne gelmişti. Aynı gün 5. Kafkas Tümeni`ne mensup birlikler, muhtelif savaşlar vererek ve Elma Dağı`nın güneydoğusunda bulunan Göğem Köyü`nün doğu yakasına yaklaştığında, Karacahisar ve Çumyuva (Mıngırap) köylerinin yanmakta olduğu haberini almışlardı. Bir müddet sonra küçük rütbeli bir Yunan subayı, tümen kumandanının yanına gelerek General Trikopis`in teslim olmaya karar verdiğini söyledi. 5. Kafkas Fırkası Kumandanı Halit Bey, Liva Komutanı Hopalı Ali Rıza Bey`e Yunan subayının getirdiği haberi bildirdi ve gidip Yunanlar`ı teslim almasını emretti. 2 Eylül 1922 gecesi saat 22:30 sıralarında Süvari Bölüğü Komutanı Sivaslı Yüzbaşı Ahmed Bey, esir generaller ile maiyetlerini Bölmeli Tepe`deki (Çakmaklı Tepe) 5. Kafkas Fırkası Komutanı Albay Dadaylı Halit Bey`in (Halit Akmansü) yanına getirdi. Yunan komutanının Uşak’ta Atatürk`ün huzuruna çıkarıldığı ev şu an müze olarak ziyarete açıktır.
Uşak`ın İl Oluşu
15 Temmuz 1953 tarihine kadar Kütahya`nın ilçesi olan Uşak, kendisine bağlı Sivaslı, Ulubey, Banaz ve Karahallı bucaklarının ilçe haline getirildiği düzenlemeyle il olmuştur. Aynı tarihe kadar Manisa`nın ilçesi olan Eşme ilçesi de (Güre, Sirge ve İnay bucaklarıyla birlikte), Uşak`a bağlanmıştır. Bu yıldan sonra Kütahya ili Gediz ilçesinden 13 köy ve Altıntaş ilçesinden 3 köy; Manisa ili Selendi ilçesinden 1 köy ve Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesinden 1 köy Uşak`a bağlanmıştır.
Atatürk ve Uşak
Atatürk Uşak`a ilk defa 2-3 Eylül 1922 tarihinde komutan olarak, ikincisi 16 Ekim 1925 tarihinde cumhurbaşkanı olarak ve üçüncü defa ise 1934 yılında İran Şahı Rıza Pehlevi ile birlikte gelmiştir. Ayrıca Atatürk`ün eşi Latife Hanım da İzmir`deki Uşaklı tüccarlar ailesi olan Uşşakizadelerdendir, yani Uşaklıdır.
Uşak Hakkında Yazılanlar
Bu tarih zenginliği dolayısıyla Uşak`ta Lidya, Frigya, Hellen, Roma, Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok uygarlığın izleri görülebilmektedir. Uşak` la ilgili geçmişe ait bilgilerden birini, ünlü gezgin Katip Çelebi, Cihannüma isimli eserinde verir: Uşak, Kütahya’dan batıya bir merhale Murat Dağı yakınında, bir dere içinde kaleli bir kasaba, 150 adet köyü bulunan mamur bir kazadır. Kasabası geniş bir ovanın doğusuna düşüp köyleri o ovada bulunmaktadır. Seccade ve halısı meşhurdur. Bir diğer gezgin Evliya Çelebi ise Uşak halısı hakkında bilgiler verir. Seyahatname`de, Uşak halısının çok kıymetli olduğu ve değişik bölgelere ihraç edildiği yazılıdır. Evliya Çelebi Uşak`ta Rum ve Ermeniler`in kalabalık bir nüfusa sahip olduğundan da bahseder. Tarih boyunca Uşak` ta Türklerle birlikte Rum ve Ermeniler dostluk içinde yaşamışlar. Wilhelm Von Bode ve Ernest Kühnej adlı iki Alman araştırmacı Uşak halıcılığına dair yaptıkları ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde birkaç basımı yapılan eserde; gerek Hollanda ve gerek İngiltere’deki yüksek sınıfa mensup ailelerin evlerinde 18. yüzyıldan kalma Uşak halılarının bütün odaları kaplamakta olduğundan bahsederler. Bugün de Berlin Bergama Müzesi`nde sergilenmekte olan 15. yüzyıla ait madalyon tipli büyük halı Uşak halılarının o dönemdeki değerine bir örnek teşkil eder.
Coğrafi Yapı
Genel Konumu
Uşak ili komşu iller olan Kütahya ve Afyonkarahisar gibi Ege Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi arasında bir geçit oluşturan İç Batı Anadolu Bölümü üzerinde yer alır. Genel olarak ilin kuzey, kuzeydoğu ve doğu kesimleri dağlarla ve güneybatısı yüksekliği 1000 metrenin altında olan ovalarla kaplıdır. İl toprakları 5341 km2`lik yüzölçümüyle Türkiye alanının yaklaşık % 0,7`sini kaplar. İl kuzeyden Kütahya`nın Dumlupınar, Gediz ve Şaphane; doğudan Afyonkarahisar`ın Sincanlı ve Hocalar; güneyden Denizli`nin Çivril, Bekilli, Çal, Güney ve Buldan; batıdan Manisa`nın Sarıgöl, Alaşehir, Kula ve Selendi ilçeleriyle çevrilidir. Murat Dağı, Bulkaz Dağı ve Ahır Dağı ilin kuzey, kuzeydoğu ve doğudaki doğal sınırını oluşturur. Bu dağlar il topraklarını Kütahya ve Afyonkarahisar`dan ayırır. İl topraklarında ağırlıklı yeri platolar tutar.
Yeryüzü Şekilleri
Dağlar
Dağlar, il topraklarının % 37`sini kaplar. Uşak`taki dağlar ilin kuzey, kuzeydoğu ve doğu kesiminde bir silsile halinde bulunmaktadır. Uşak-Kütahya sınırındaki Murat Dağı 2312 metre yüksekliğiyle ilin en yüksek kesimini oluşturur. İlin ikinci yüksek dağı Sivaslı ilçesinin doğusunda, yüksekliği 1990 metre olan Bulkaz Dağı`dır. Bu dağın doğu kesimleri Afyonkarahisar ili sınırları içinde kalır. Uşak Ovası`nın kuzeyinde yer alan Elma Dağı`nın yüksekliği ise 1805 metredir. İl alanının % 57,5 gibi büyük bir bölümünü kaplayan platolarda yer yer tepelik alanlara rastlanır.
Uşak ilindeki dağlar şunlardır: Bulkaz Dağı, Elma Dağı, Ahır Dağı
Bunların dışında Eşme ilçesinde yükseklikleri 1000-1200 metre civarında olan Kemer, Omurbaba, Ahmetler ve Kurtdağı tepeleri ormansız ve çıplak tepelerdir. Karahallı ilçesinde önemli özelliği olan dağ yoktur. Ulubey ilçesinde ise son yıllarda Türkiye`nin en büyük altın madenlerinin (105 ton rezerv) tespit edildiği 1200 m. yükseltili Kışla Dağı bulunmaktadır.Kanyonunuda bulunmaktadır.bu kanyonun özelliği
Ovalar
Uşak il topraklarının % 5,5`ini ovalar kaplar. Uşak ilinde ovaların en önemlileri, Büyük Menderes`in kollarından olan Banaz Çayı etrafında gelişen 900 m. yükseltili Banaz Ovası ile bunun batısındaki 880 m. yükseltiliUşak Ovası`dır. Ayrıca Sivaslı Ovası (930 m.) ve Sirge Ovası (410 m.) da Uşak`taki ovalardan bazılarıdır.
Akarsular
Uşak`ta iki önemli ırmak vardır. Bunlar Büyük Menderes`in kolu olan Banaz Çayı ve Gediz Nehri`dir. Ayrıca Banaz Çayı ve Gediz Irmağı`na katılan çok sayıda küçük akarsu vardır.
İklim
Ege ve İç Anadolu ikliminin geçit yeri olan Uşak`ta genellikle Ege Bölgesi`nin yumuşak ve İç Anadolu`nun sert hava şartları birarada görülür. İlde Ege`ye göre yazları daha az sıcak ve kurak geçen, kışları ise İç Anadolu`ya göre daha ılık geçen Akdeniz - karasal geçiş iklimi egemendir. Ege`den gelen bulutların getirdiği yağışlar il iklimini İç Anadolu ikliminden ayırır.Yazları sıcak ve kurak,kışları soğuk ve kar yağışlıdır.Yıllık yağış ortalaması 534,4 mm`dir.
Sıcaklık
Uşak`ta Akdeniz ikliminin karasallaşmış geçiş tipi iklimi görülmektedir. İç Ege`nin batı kısmında görülen bu iklim Marmara Bölgesi`nin iklim şartlarını andırmaktadır. Yıl boyunca sıcaklık, İç Anadolu iklimine göre yüksek değerlerde seyrederken; Kıyı Ege iklimine göre ise düşük değerlerde seyretmektedir. Uzun yıllar yıllık sıcaklık ortalaması 13 oC`dir. Bu değer Kıyı Ege`de 18,0oC`ye ulaşırken, Kütahya`da 10,5oC`ye inmektedir. Yağış miktarı da ve rejimi açısından yine Akdeniz iklimini andırmakla birlikte özellikleri karasallaşmıştır. Örneğin, yıllık yağış miktarı Kıyı Ege`de 670 mm.`yi bulurken Ege Bölgesi`nin doğu ucunda 400 mm.`ye inmektedir. Uşak meteoroloji istasyonunda ise yağış miktarı 543 mm. civarındadır. Yıllık sıcaklık ortalaması 13 oC`dir. İlde en soğuk geçen ay Ocak 3 oC`dir, en sıcak geçen ay da Ağustos 24 oC`dir.
Ekonomi
Kuruluşundan itibaren geçiminin önemli bir kısmını topraktan elde eden Uşak, tarihi gelişimi içinde halısı, kilimi ve buna benzer el sanatlarıyla tanınmıştır. Cumhuriyet`in ilk yıllarında Uşak Şeker Fabrikası`nın kurulmasıyla bir sanayi şehri görünümüne kavuşmuştur. Dokuma, tabakçılık, trikotaj ve toprak sanayisi ile irili ufaklı imalathane vefabrikaları da içinde barındıran bir ekonomiye sahiptir. Uşak, Türkiye`de ilk sanayi kuruluşlarının ortaya çıktığı illerden biridir.
Uşak`ta imalat sanayiinin kurulmasında belirleyici rolü halıcılık oynamıştı. Bölgede dış pazara yönelik üretimin gelişmesi ister istemez halı dokumacılığında kullanılan girdilerin bölgede üretilmesini gerektiriyordu. Halıyla ilgili girdilerin bir bölümü geleneksel yöntemlerle yapılıyordu. Ancak üretimin artmasıyla geleneksel olarak üretilen girdiler talebi karşılayamıyordu. Bu durum fabrikasyon üretimi zorunlu hale getiriyordu. Uşak`lı tüccarlar ilk yün ipliği fabrikasının yapımına giriştiler. İlk olarak 1905`te Bıçakçızade Biraderler ve Mehmet Zeki Kumpanyası İplik Fabrikası açıldı. Bunu 1917`de açılan Hamzazadeler ve Şürekası Şayak Fabrikası izledi.
20. yüzyıl başlarında Türkiye`de çok az sayıda fabrika olduğu düşünülürse, Uşak`ta iplik fabrikalarının Uşak`lı girişimciler tarafından kurulması ve yaşatılması dikkat çekicidir. 1913 yılında yapılan sanayi sayımına göre Türkiye`de yün ipliği üreten ve yün dokumacılığı yapan 13 kuruluş vardı ve bunun üçü Uşak`taydı. Alaşehir-Afyon demiryolunun 1869 yılında tamamlanmasıyla İzmir Metropolü ile Uşak arasında ulaşım kolaylaşmış ve kilim ve halı ticareti daha da canlanmıştır. Bu yüzden Uşak garının tarihi çok eskilere dayanır.
Cumhuriyet`in ilk yıllarında Uşak, Türkiye`nin sanayileşme hamlesine önderlik eden bir il olmuştur. Türkiye`nin ilk şekerfabrikalarından biri olan Uşak Şeker Fabrikası1926`da işletmeye açılmıştır. Uşak Şeker Fabrikası,Cumhuriyet tarihindeki ilk özel yatırımdır.1970`lerden sonra Uşak imalat sanayiinde yeniden bir canlanma olmuştur. Büyük bir bölümü yerel sermaye tarafından gerçekleştirilen ve imalat sanayiinin çeşitli alanlarına dağılan çeşitli yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Uşak kamu yatırımı almadan büyüyen bir ildir. Bu durum, halkın ticarete olan ilgisine bağlanabilir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye`nin sanayileşme hamlesine öncülük eden Uşak, bu görevine zaman içinde de devam etmiştir. Ana üretim konusunu tekstil, deri veseramik oluşturmaktadır. Hali hazırda Türkiye`de tüketilen zig derinin % 60`ı, gazlı sargı bezinin % 91`i, pelüş battaniyenin % 90’ı, yün ipliğin % 65’i, seramiğin % 22’si Uşak’ta üretilmektedir.[kaynak belirtilmeli] Şehirde son tespit edilen durumlardan biri de; Türkiye`nin ve Avrupa`nın en zengin altın maden yataklarının Uşak`ta olmasıdır. Eşme`de el yapımı kilim, Sivaslı ilçesinde; çilek üretimi çok yoğundur. Banaz ilçesi de kiraz üretimi konusunda öncüdür. Sivaslı, Eşme ve Banaz`da Haziran ayı içerisinde festivaller düzenlenir.