Oturum Aç

T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı

Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü

AMASYA MERZİFON HAVALİMANI

red Logo
444 34 64

Şehir Tarihçesi

Yazı Boyutu
A



 

 AMASYA TARİHİ

      Yapılan arkeolojik araştırma ve bulgulara göre Amasya`da ilk yerleşme M.Ö. 5500 yıllarında başlayıp Hitit, Frig, Kimmer, İskit, Lidya, Pers, Hellenistik - Pontus, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde de kesintisiz olarak devam etmiştir.Bu dönemlerin arkeolojik yerleşim yerlerine ait kalıntılar halen mevcuttur. Amasya merkezinde uygarlıklarından derin izler bırakan Pontuslar`ın (M.Ö.333 - M.Ö.26) Krallarının ölümünden sonra kayalara oymak suretiyle yaptıkları Kral Kaya Mezarları, bu gün bile ilimizin anıtsal eserleri arasında yer almaktadır. M.Ö. 26 - M.S.395 tarihleri arasında Roma egemenliğine geçen ilimiz ve çevresinde bu uygarlığa ait su kanalları, kaleler köprüler vb. eserlerden bazıları günümüze kadar gelebilmiştir.

 

     700 yıl Bizans egemenliğinde kalan Amasya`yı 1071 yılında Anadolu`ya giren Alparslan`ın komutanlarından Melik Ahmet Danişment Gazi 1075 yılında fethederek burada ilk Türk Egemenliğini kurmuştur. Bundan sonra Amasya`da Selçuklu egemenliği görülmektedir. Bu dönemde yaşamış olan vali ve emirler yaptırdıkları medrese, cami, türbe gibi eserlerle kentimizi Anadolu`nun en büyük kültür merkezi durumuna getirmişlerdir. Selçuklular 1243`deki Kösedağ Savaşı`nda Moğollara yenilmiştir. 1246 yılında başlayan Moğol istilasında, ilk Amasya Valiliği Seyfettin Torumtay`a verilmiştir. İran`da kurulan İlhanlılar, 1265`te Anadolu`yu hakimiyetleri altına alarak, yönetime el koymuş ve kendisine bağlamışlardır. Kentimizde yaşamış bazı İlhanlı şahsiyetlerinin mumyaları halen müzemizde teşhir edilmektedir.

 

 

    1341 yılından sonra Uygur Türklerinden Ertana Beyliği`nin hakimiyeti görülmektedir. 1386 yılında Şehzade Yıldırım Bayezid Amasya`yı Osmanlı topraklarına katmıştır. 1402`de Osmanlı birliğinin bozulmasına sebep olan ve Timur`un zaferi ile sonuçlanan Ankara Savaşı, Osmanlılardaki kargaşayı, Şehzadeler arasında mücadeleye dönüşmüştür. Amasya Valisi Çelebi Mehmet duruma hakim olarak ikinci defa Osmanlı birliğini sağlamıştır. Amasya; Osmanlı padişah ve şehzadelerinin gösterdikleri özel ilgi nedeniyle, "Şehzadeler Şehri " olarak ün yapmıştır. Şehzade Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, Şehzade Murat (II) (1404 yılında Amasya`da doğmuştur.), Şehzade Ahmet Çelebi, Şehzade Mehmet (II), Şehzade Alâeddin, Şehzade Bayezid (II) (oğlu Yavuz Sultan Selim Han 1470 yılında Amasya Sarayında doğmuştur.), Şehzade Ahmet, Şehzade Murat, Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid ve Şehzade Murad (III) çeşitli tarihlerde Amasya`da Valilik Yapmışlardır. Bu dönemde birçok âlim ve ulema yetişmiş, saray, çeşme, medrese, cami, türbe vb.​ gibi kalıcı eserlerle kentimiz bir kültür merkezi olarak tarihteki yerini almıştır. Bu eserler günümüze kadar gelerek geçmişe ışık tutmaya devam etmektedir. Tarihin akışı içerisinde önemli roller üstlenen Amasya Kurtuluş Savaşı sırasında yine ön plana çıkmıştır.

 

     19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun`da başlayan Milli Mücadele`nin ilk adımı, 12 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal`in Amasya`ya gelmesiyle devam etmiştir. Kurtuluş mücadelesinin planları hazırlanmış, Erzurum ve Sivas kongrelerinin toplanmasına burada karar verilmiştir.  20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ve Hamidiye Kahramanı olarak tanınan eski Bahriye Nâzırı Hüseyin Rauf Bey, 3.Kolordu Komutanı Refet Bey, Kurmay Yarbay Arif Bey, İzmit Eski Sancak Beyi İbrahim Süreyya Bey, Yüzbaşı Osman Nuri, Tufan Bey, Yedek Teğmen Recep Zühtü, Efganlı, Teğmen Abdurrahman, Maliye Müfettişi Arif Bey, Erzurum 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa, Yıldırım Kıt’atı Müfettişi Mersinli Cemal Paşa, Edirne’de 1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey’inde telgraf vasıtası ile katıldıkları görüşmeler 21 Haziran günü başlamış ve 22 Haziran sabahına kadar devam eden görüşmelerden çok önemli kararlar ortaya çıktıtır.  Bugün, bütün dünyaya vatanın bütünlüğünün ve milletin istiklâlinin yüksek sesle duyurulduğu bir gün olmuştur.

“Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

İşte bu cümle, alınan bütün kararların özeti ve bağımsızlığa giden yolun başıdır.

Bu itibarla, Amasya, Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşunda da ilk önemli adımın atıldığı yer olmuştur.


     Altı gün Gör Köyünde konaklayıp yedinci günü kalkarak Merzifon Kalesine geldik. Kale Danişmentlilerin yapısıdır. Yıldırım Beyazıt devrinde ele geçirilmiştir. Sivas Eyaletinin Amasya Sancağına bağlı, kerpiçten yapılmış güzel bir kaledir. İçinde ev yoktur. Cephane ve askeri malzemeleri koruyan koruyucuları vardır. Kent, Pir Dede Sultan`ın vakfıdır. Kentin yöneticisi Kızlar Ağasıdır. Üç yüz akçelik kutsal bir ilçedir. Kadısının yıllık altı kese altın geliri vardır. Türk ilidir. Halkı kusursuz, sağlam, yumuşak huylu insanlardır. Ucuzluk ve bolluk içinde, düzenli yapıları olan bir kenttir. Taşan Dağının güney eteğinde olup dörtbin kadar kiremit ve toprak damla örtülü evi vardır. 44 mahalle, 74 camiidir. Eski Camii ile Medrese Önü Camii en ünlüleridir. Medreselerinden, Sultan Murat’ın (Çelebi Sultan Mehmet) onarttığı medrese dershanesi çok, bir fil yılı eğitim yapılan bir yerdir. Hadis bilimi bile okunmaktadır. Havası güzel bir kent olduğundan halkı sağlıklı, sağlam insanlardır. Antep pekmezi gibi güzel pekmezi, leziz ve sulu üzümü olur. Pir Dede Tekkesinin çevresinde ve diğer yerlerde altı yüz dükkân vardır. Boyacı dükkânları çoktur. İran boyasından daha iyi boya yaparlar. Mavi boyası ünlüdür. Kırım ülkesine buradan tüccarlar, her yıl binlerce top pembe bez götürüp tutsaklar ile değiştirirler. Kırım halkının ferace (uzun, siyah çarşaf) ve iç çamaşırları hep Merzifon bezidir. Pembe ipliği de ünlüdür. Kentlilerin döşekleri alaca, yastıkları çizgili, hoş yorgan yüzleri, çarşaf ve perdeleri çok ünlüdür.​



MERZİFON TARİHİ

 

     Merzifon’un maden yatakları bakımından çok zengin olması, açık bakır yataklarının bulunması yöredeki yoğun yerleşimlerin başta gelen nedenlerindendir. Coğrafi koşulların ticarete uygunluğu da bu gelişmeyi iteleyen, ivme kazandıran önemli nedenler arasındadır. M.Ö. 4. binde yöremizde görülen ilk yerleşimler, madenlerin işletilmesiyle gelişerek M.Ö. 3. binde Anadolunun en zengin beyliklerinin buralarda ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır. İlk yerli halklardan sonra, bugün Hititler olarak bildiğimiz boy, M.Ö. 2. binin başlarından başlayarak yöreye egemen olmuştur. Hıristiyanlığın ortaya çıkışında ve gelişmesinde en etkin rolü oynayan ilk Yedi Kilise buralarda kurulmuş, bunu diğerleri izlemiştir. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra, Anadolu Selçukluları ile birlikte bölgede Türk egemenliği başlamıştır. Merzifon’un ne zaman ve kimlerce kurulduğu zamanımızda da kesinlik kazanmış değildir.

 

     Bununla birlikte, Anadolu Selçukluları Devletinin kuruluşundan çok daha önceleri, Bizans döneminde bile bir yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. Özellikle Gelgiras (Çatalkaya), Aktarla (Nureni) Oymaağaç, Bulak Koç Köy, Alişar ile kent merkezindeki Bizans ve önceki dönemlere özgü kalıntılar bu görüşün kesin kanıtları olarak, şimdi de ayaktadır. 6. Mitridatesin oğlu 2. Pharnakenin Romalılara yenilmesiyle yöremizde tam bir Roma egemenliği başladı. M.Ö. 63de Pompeius, Amasya ve Merzifon Bölgesini, Portus Bithinyaya bağladı. M.Ö. 395de İmparator Theodoriusun ölümüyle Roma ikiye bölündü, yöremizde Bizans dönemi başladı ve İstanbul’dan yönetildi. Bölgemiz, 4.yüzyılda Hazar Hükümdarı Salih Han Komutasındaki PEÇENEK ve KUMANLAR tarafından ele geçirildi. Ancak Bizans İmparatoru Marsiyanus 541 yılında bölgeyi tekrar Bizans topraklarına kattı. Justinyanus zamanında bölgede güvenlik sağlandı ve imar çalışmaları hızlandırıldı. 761 yılında Emir Malik komutasındaki Abbasiler, Bizans ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattı ve böylelikle yöremizde Abbasi egemenliği başlamış oldu. Abbasilerle Bizans arasında birkaç kez el değiştiren bölgemiz, Abbasilerin son dönemlerindeki güçsüzlüklerinden yararlanmayı bilen Bizanslılarca 965’de yeniden ele geçirildi. Orta Karadeniz ilçesi olan Merzifon, Amasyalı Coğrafya Bilgini STRABON’a göre, PHALEMONİTİD adlı bir yerleşim yeri idi. Bulunduğu ovaya FAZEMON deniliyordu. M.Ö. 64’de Romalı Komutan Pompei, Pontus Kralı Mitridatı savaşta yendikten sonra, bu bölgede uzun bir inceleme gezisine çıkmış ve PHAZEMONİTİTe de uğramıştır. (Buranın yüzyıllardır adı birçok kez değişen MERZİFON olması güçlü bir olasılıktır.) Merzifon, M.Ö. 20 yıllarında, İmparator OGÜST tarafından bayındır bir duruma getirilmiş ve adı FAZEMON NEOPOLİS olarak değiştirilmiştir.

​​

 

     M.Ö. 5.yüzyılda FAZEMON NEOPOLİS, Bizans topraklarına katılmış ve Merzifon adıyla anılmaya başlanmıştır. Amasya Tarihinin yazarı Hüseyin Hüsamettin Bey, Merzifon’un en az iki bin yıllık tarihi olduğundan söz eder. Merz sözcüğünün Farsa da SINIR, YEREL ve SESSİZLİK anlamına geldiğini, sonundaki FON takısının PONT sözcüğünün Arapçalaştırılmışı olduğunu söyler. Buna göre Merzifon, Pont Sınırı ya da Pont Karargâhı anlamına gelmektedir. Alman Bilginlerinden, Doğu Ülkeleri Tarihçisi MORTMAN, 1850 yılında, Samsun üzerinden Merzifon’a uğramış, o da Merzifon’un en az iki bin yıllık bir geçmişi olduğunu ve eski çağlardaki adının PRAZEMON olduğunu yazmıştır. M.Ö. 334’de Makedonyalı Büyük İskender Anadolu’yu ele geçirip savaşta Daryüsü (Dara) yenince bütün Kapadokya (Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan; Erzurum, Gümüşhane, Rize, Trabzon, Samsun, Çorum ve Yozgat tan oluşan bir bölge) İskender’in egemenliği altına girmiştir. Daha sonraları yörede İran Valisi olarak görev yapan Mitridat, İran’dan ayrılarak bağımsız bir devlet kurmuştur. Mitridat soyundan gelen hükümdarlar, Amasya’yı kendilerine başkent yapmışlardır. Ctitesin torunlarından 5. Mitridat M.Ö. 222de şimdiki Merzifon’un yerinde bir kale yaptırarak Amasya ve Osmancık Boğazlarını koruma altına almış, buraya da Merzifon, Merzipan, Merziban denilmiştir.

  

     Amasya Tarihinin yazarı Hüseyin Hüsamettin Bey, Hülasatül-Fetva adlı bir kitabın arkasındaki Sadettin Muhammed-ül Merzifoni, Elmüştehir Bisad-İrrumi adlı bir kişinin, Rebiül-Ahir (Arapça ayların dördüncüsü) 793 tarihli, bir kenar notunda, kendi lakap ve imzası El Mevsüm Medinetül Bi-Merziban Kentinden diye adlandırdığını yazmıştır. Merziban adı, bazı eski yayınlarda da geçer. Farsça Sınır Bekçisi anlamındadır. Kamüs-ü Türki: Marsıvan, Merzifon sözcüklerinin sınır görevlisi (bekçisi) anlamına gelen, Merziban sözcüğünden kalma olduğunu yazmaktadır. (S.1256) Merzifon’un kuzey yönü, Vezir köprü bölgesi, bu satraplığın sınırını oluşturduğuna göre Merziban ya da Merzipont adları bu açıklamaya uygun görünmektedir. 

 

     Bu aktarılanların ışığında, türlü tarihi kayıt ve söylentilere göre, Merzifon’un milattan birkaç yüzyıl önce kurulduğunu söyleyebiliriz. Merzifon ile ilgili sağlıklı denilebilecek bilgiler, Sivas Sultanı Kadı Burhanettin yönetimindeki yerlerin Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmasıyla netleşmeye başlar. 1071de Horasan Selçuklularından Alparslan ile Bizans arasında geçen Malazgirt Savaşı, Bizansın yenilgisiyle sonuçlanmış, Alparslan, savaşta yararlılıkları görülen Melik Danişment Ahmet Gaziye, yaptıklarının ödülü olarak ele geçirdiği yerlerin yönetimini armağan etmiştir. Daha sonra bu yöreyi, İzzettin Kılıçaslan (İkinci Kılıçaslan) 1174 tarihinde tümüyle ele geçirerek Danişmentli yönetimine son vermiş, Merzifon da diğer kentlerle birlikte Selçukluların yönetimi altına girmiş, bölgedeki Danişmentli egemenliği 103 yıl sürmüştür.

  

     Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra yöremiz Moğolların (İlhanlılar) istilasına uğramıştır. Moğol Valilerinin bölgeye ve bölge halkına birçok zararları olmuştur. Halit Ethem Beyin Düveli İslamiyet Tarihine göre Kadı Burhanettin, Akkoyunlular ile Divriği Karabel’de yapılan savaşta ölünce komutanları onun yerine oğlu Zeynel Abidini getirmek istemişlerse de Akkoyunlular ve Timur tehlikelerine karşı koyamayacaklarını anlayıp Osmanlıların koruması altına girmişlerdir. Sultan Yıldırım Beyazıt Sivas’a kadar gelerek kenti teslim almış, böylece bölgede Osmanlı egemenliği başlamıştır. Merzifon’un bu tarihten sonra hızla geliştiği kentteki yapıların tarihçelerinden anlaşılmaktadır. Merzifon ve Havzada 1350-1398 yılları arasında Taşanoğulları egemendi. Taşanoğulları, Danişmentliler ve Osmanoğulları ile birlikte Anadolu’ya gelen bir Türkmen boyudur. Yıldırım Beyazıt 1393de Çorumda Kadı Burhanettin’i yenip Amasya’yı alınca Taşanoğulları kendiliklerinden Osmanlılara katılmışlardır.


     Evliya Çelebinin Merzifon ile İlgili Anlattıkları (Seyahatnameden): ​


App img

DHMI Mobil Uygulaması

DHMI Mobil uygulamasını ÜCRETSİZ İndirin

  • HABERLER VE
    DUYURULAR
  • İHALE İLANLARI
  • DHMI TV
  • PROJELER
  • İLETİŞİM
  • ÇEK GÖNDER